OLANLARIN SORUMLUSU CUMHUR BAŞKANI ERDOĞAN ÖYLE Mİ?

10 Ekim 2015’te Türkiye tarihte olanların en acımasız olaylarından birini yaşadı. Ve yine Türkiye eşi benzeri görülmemiş kalleşliğin, ucu dışarıda, maşaları içerde olan büyük kaos planlayıcılarının yarattığı acıyı yaşadı.

Bu acıyı sineye çekmek, yok saymak mümkün değil. Ama sorgulanması gereken esasen üzeri örtülen, olaylara bilerek şaşı bakan, yani olayların faili yerine gözü başka yere bakarken  eli(yazı ve yorumu) başka yeri işaret edenlere söylenecek hatırlatılacak çok şey var.

Bu ülkede yaşanan bombalı eylemler yeni değil. Sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığa geldiği dönem olan 2002 den bu yana da yaşanmıyor. 12 eylül öncesi olayların yaşandığı dönemlerdeki hunharca yapılan katliamları hatırlayalım. Ses getirecek türde suikaste uğrayan Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy vd. aydın ve gazetecileri hatırlayalım. Bunların katilleri ve sorumlusu kimdi. Dönemin siyasi iktidarları mı yoksa bu iktidarları zayıflatmak isteyen, içerde kaos çıkarıp, istediklerini almak isteyen küresel sermaye grupları ve içerdeki temsilcileri mi idi. Ya da başlı başına Türkiye’nin jeopolitik durumu ve ona bağlı stratejilerle belirlenen hedefe ulaşmak için kaos planlayıcılarının işi mi idi.  Ben çeşitli gazete köşelerinde sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alarak yazı yazan, onu sorumlu tutan yazar ve yorumcuların tümünün bu gerçekleri bildikleri halde olaylara şaşı baktıklarını ve okuyucularını da yanılttıklarını düşünüyorum. Ulusal gazete, görsel ya da sosyal medya da yapılan yorum ve yönlendirmelerin gerçekleri öldürdüğünü düşünüyorum. Ve bu ölümün, bu gerçekleri öldürme biçiminin diğer bombalı eylemlerden daha büyük, daha şiddetli ve kalıcı fitne ateşlerini  tetiklediğini düşünüyorum. Daha da ötesi bu tür gerçekleri öldürme ve yok etme biçiminin bir teamül olarak yerleşmesinin toplumun ve  Türkiye’nin geleceğini dinamitleme olarak görüyorum. Zira biliyorum ve inanıyorum ki, inandığım kitabın göndericisi de “el fitnetü eşeddü min’el katl”(Fitne katilden daha şiddetlidir) diyor. Mesele sadece Erdoğan meselesi değil, dün aynı şeyler Rahmetli Menderese, Özal’a, Erbakan Hocaya yapıldı. Bugün Erdoğan yarın başka bir lidere aynı şekilde ya da başka bir tarz ve yöntemle Türkiye’yi büyütmek, bölgesel güç yapmak isteyen liderlere yapılacaktır. Onun için olayların arkasındaki failleri görmeksizin, olayları, terörü besleyen, teşvik eden, yönlendiren, organize eden ve gerçekleştirenlerin ekmeğine yağ sürecek şekilde ülkeyi 13 yılda nereden nerelere getiren bir siyasi lidere “seni oradan indireceğiz, oradan Erdoğan inmedikçe olaylar dinmeyecek, her şeyin sorumlusu Erdoğan demek başka bir niyeti göstermektedir. Dün Menderes oradan indirildi ve asıldı niye olaylar bitmedi?   Özal sebebi karmaşık ve şüpheli bir ölümle göç eyledi, niye olaylar durulmadı? Niye silahlar ve bombalar susmadı. Erdoğan görevi bıraksa susacak mı? Güldürmeyin insanı. Kandırmayın şu iyi niyetli Anadolu’nun saf ve temiz niyetli çocuklarını.  Bakınız bilmeyenler için öğrensinler diye, bilenler için hatırlasınlar diye şuraya yazıyorum. Dünya üzerinde küresel pazara sahip olan ve küresel hesapları olanlar, Afrika ülkeleri ve ve benzeri ülkelerde kendi ekonomik ve siyasi menfaatlerine uygun iktidarlar olunca desteklerler, aksi olunca Afrika ülkelerinde muhalif kabileleri destekleyerek hatta silahlandırarak iktidardan indirinceye kadar savaştırırlar. Ya da silahlı güvenlik kuvvetleri yoluyla darbe yaptırırlar. Bir dönemler bizde yaptıkları gibi. İktidara getirdikleri ile belirli bir dönem devam ettiklerinde menfaatlerine uymayan bir durum olduğunda diğer iktidardan indirdikleri ile irtibata geçer yeni bir çatışmayı körüklerler. Afrika ülkelerinde olup bitenlere bir de bu gözle bakın.   Bunlar Demokrasi ile  yönetilen ülkelerde ise muhalif kanadı destekleyerek ve aynı zamanda iktidar patisini çeşitli yönlerden zayıflatarak yahut iktidar partisinde istenmedik bir takım olayları büyüterek halkın gözünden düşürüp kendilerine uygun iktidarları iş başına getirmek isterler. Türkiye de bu bağlamda hem siyasi liderler düzeyinde hem de millet vekilleri düzeyinde özel hayatlara varıncaya kadar itibarsızlaştırma yollarına gidildi. Deniz Baykal ve MHP milletvekilleri üzerinde yapılan kaset oyunları son dönem örneklerindendir. Ak parti ve Sayın Erdoğan üzerine ise aile fertleri, Cumhurbaşkanlığı külliyesi üzerinden gidilmekte, hatta her parti mensupları için sözkonusu olan ve olabilecek bazı yanlış uygulama ve bazı çevrelerce -özellikle cemaat tarafından- yolsuzluk olarak nitelendirilen  icraatlar üzerinden gidilmektedir.  Sayın Erdoğan’ın liderliğinde yapılan çift yol ve otobanlardan, milli savunma araçlarının yapımından, Türk hava yollarının ulaştığı yerlerden, ekonomik istikrardan, Güneydoğuda kaldırılan olağanüstü hallerden, faili meçhul olayların aydınlatılması için gösterilen çabalardan, TÜBİTAK vb araştırma kurumlarının sayesinde teknolojik yeni milli açılım ve projelerden hiç kimse söz etmiyor. Hep bardağın boş tarafı görülüyor. Dolu tarafı görülüp te boşluğun uygun şekilde ülke ve millet menfaatine nasıl doldurulacağı üzerine kimse konuşmuyor.  İstenmeyen bir suçlu ilan ediliyor ve ondan sonra vurun abalıya türünden olur olmadık şeylerle itibarsızlaştırm yapılıyor. Aslında Erdoğan yukarıda sayılan ülkeyi kalkındırıcı projelere imza attığı için oradan inmesi  isteniyor.  Milli duruşu sergilediği, milli hedefleri gösterdiği için, çözüm süreci ile rantı kesilecek çevrelerin işine gelmediği için oradan inmesi isteniyor. PKK sorunu silahla çözülmez deyip sosyal ve ekonomik gelişmelerin yanında manevi ve kültürel gelişmelerle, “kardeşlik ruhu”nun canlandırılması ile gelişir dediği için, Kürt kardeşlerimizin gönlüde taht kurması birilerinin işine gelmediği için suçlu görülüyor. 7 haziran seçimlerinden önce “seni başkan yaptırmayacağız” diyen HDP eşbaşkanı ve çevresi Anakaradaki bombalı eylemlerden devleti nihai olarak Cumhurbaşkanını sorumlu tutuyor.  Sen bir taraftan terör örgütüne terör örgütü demeyeceksin, bir yandan dilinden barış sözcüğünü düşürmeyecek öbür yandan halkı özyönetim  için sokağa ve eylem yapmaya davet edeceksin, partine bağlı belediyeler alt yapı yapması gerekirken yollara iş makinaları ile bomba döşeyecek ya da güvenlik güçlerinin olaylara müdahale etmesi için engelleyici kanallar kazacak bu durumda sen barış yanlısı olacaksın öyle mi? Diğer yandan 13 yıldan beri güney doğu için ekonomik sosyal, eğitsel yatırımların yanında her türlü riski alarak çözüm süreci başlatan Cumhurbaşkanı suçlu olacak. Sen bu milleti enayi ve kör mü zannediyorsun? Sen bir iki cicili söz ve görüntü ile bu ülke insanlarından barış isteyenleri kandırdın, ama tekrar aynı yerden ısırılmayacak bu milletin çocukları. Çünkü onlar  “kendilerine yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde biz barış yanlısıyız” derler ayetinin kimleri işaret ettiğinin farkındalar.  

Ankara’da ve daha önce farklı yerlerde patlatılan bombalar isabet ettiği kişilerin kiminin hayatına son verdi kimini engelli yaptı. Gelin bizim bilincimizi öldürmesin, bizi olayları görme, gerçekleri duyma, olup bitenler hakkında sağlıklı düşünme engellisi yapmasın. Ak parti ve kadrolarının, önde gelen liderlerinin de yanlışı olabilir. Hiç kimse kusursuz değildir. İnsanlar eksiklikleri ile ma’lüldürler. Önemli olan eksikliklerde ısrar etmemektir. Patlatılan bomba sesleri ölenlerin ve geride kalanların çığlıklarını örtemeyecek ama bu patlatılan bombaların arkasında olanların amaçlarına ulaşmalarını kolaylaştırıcı kirli bilgi ve haber bombası atanlar da unutmasınlar, bu ülke insanlarının sağ duyu ve ortak aklından oluşturulacak yapılanmayı da durduramayacaklardır. Türkiye farklılıkların zenginliği ile ülke menfaati adına birleşip bütünleşerek geleceği inşa etmeye devam edecektir. Korkmadan ve yılmadan.      

Prof. Dr. FAZLI ARABACI